Özet:
Yön bulma, bireylerin gecikme ve yersiz endişe yaşamadan, hedeflerine giden yolu bulabilmeleridir. Bir mekandan diğerine hareket etmek kadar kolay ve günlük bir süreçken; yolunu kaybetmek can sıkıcı bir deneyime dönüşebilmekte; korku ve sıkıntı yaşanmasına neden olabilmektedir. Yön bulamamanın yarattığı bu gibi olumsuz durumlar, yön bulma kavramını tasarımda göz ardı edilmemesi gereken bir ölçüt haline getirmiştir. Yön bulma, bireyin mevcut konumu, hedefi ve bunlar arasındaki mekansal ilişkiler ile ilgili bilgileri gerektirmektedir. Bireylerin bilgi kazanımları aşamalı bir gelişim süreci izlemekte; bu süreç, bir mekana ait parça parça bilgiler ile başlamakta; zaman içinde bütünleşik bir temsil sağlanmaktadır. Bir çevrede yönlenirken işaret ögesi, rota ve alan bilgisinden yararlanılmakta; alan bilgisinin, en ileri seviyedeki mekansal bilgi olduğu farz edilmektedir. Bu bilginin içsel temsil süreci ise bilişsel harita olarak bilinmektedir. Mekan ile ilgili tüm özelliklerin hafızaya aktarılması, kodlaması ve saklaması olarak tanımlanan bilişsel haritalar, hareket sırasında bireye yol göstermekte; dolayısıyla bilişsel haritaların eksiksizliği, yön bulma davranışını etkilemektedir. Bireylerin, kendi amaçları doğrultusunda çevrede algıladıkları mekansal nesnelerin zihinsel yansımaları çevresel imgeleri oluşturmakta ve bu imgeler, bilişsel haritalarda temel bileşen olarak kullanılmaktadır. Beş temel başlık -yollar, bölgeler, sınırlar/kenarlar, düğüm/odak noktaları ve işaret ögeleri- altında tartışılmakta; özellikle işaret ögeleri, yaya ölçeğinde yönlenme sırasında hayati önem taşımaktadır. Bireylerin metrik mesafeleri doğru tahmin etme becerisinin zayıf olduğu düşünüldüğünde; bu belirgin ögeler, yön ve uzaklık gibi geometrik bilgilerden daha çok verimlilik sağlamaktadır. Diğer taraftan yön bulma, okunaklı çevrelerin bir özelliği olarak ele alınmakta; belirgin ögelerle oluşturulmuş dokular okunaklı çevre olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla tanımlı ögelerin kavranması ile o çevrede hedefe hareket ve yön bulma kolaylaşmaktadır. Yön bulma davranışı, çevrenin başından sonuna uzanan iz olarak gözlenmekte; bu izler, genellikle rota olarak tanımlanmaktadır. Bir rota, karar noktaları ve işaret ögeleri gibi dayanak noktalarını barındırmaktadır. Başarılı bir yön bulma sırasında, bireyler öncelikle kendilerini çevre içinde konumlandırmakta; bir rota planı oluşturmakta; sonrasında rota, mekansal bilgiye bağlı olarak daha detaylı bir harekete doğru değişmektedir. Mekansal bilginin kazanımı, çevrenin doğrudan deneyimlenmesi, ikinci şahıslara yön sorgusu yapılması, kartografik haritalar üzerinden uygun rotaların araştırılması gibi yöntemlerle gerçekleştirilmektedir. Son zamanlarda, yüksek çözünürlükte renkli ekranlı internet bağlantılı mobil aygıtların gelişmesi, konumlama teknolojisinde başarı oranlarının artışı gibi teknolojik ilerlemeler yayalar için mobil navigasyon yardımını teknolojik açıdan olanaklı kılmıştır. Yaya navigasyon sistemleri, belirli bir hedefe ulaşmak için gerekli kesin açıklamaları sunmaktadır. Cihaz boyutlarının taşınmaya uygun olması, elde edilmesindeki maddi kolaylıklar, sağladıkları verimlilik de göz önünde bulundurulduğunda, kentsel yaya hareketi sırasında bu cihazların kullanımın yaygınlaşması kaçınılmaz gözükmekte; dolayısı ile yön bulma çalışmalarında gözden kaçırılmaması gerektiği düşünülmektedir. Nitekim yaya navigasyon sistemleri, kentsel ölçekte gerçekleşen çalışmalarda, mekansal bilginin kazanımına yardımcı yöntem olarak yerini almıştır. Fakat yaya navigasyon sistemlerinin yön bulma verimliliğine etkileri üzerinde henüz yeterince tartışma bulunmamakta ve imge oluşum sürecinin navigasyon sistemlerini konu alan çalışmalarda göz ardı edilmektedir. Bu tez çalışmasında, kentsel yaya hareketi sırasında kullanılan yön bulma yöntemlerinin (yön sorgusu ve navigasyon) deneyime/performansa ve imge oluşumuna etkilerinin tartışıldığı ve hareketin gerçekleştiği çevre ile ilişkilerinin ortaya konulduğu çok boyutlu bir tartışma yürütülmüştür. Buna göre; kentsel hareket sırasında navigasyon kullanımı ile çevresel imge oluşumunun zayıfladığı; ayrıca bireylerin, aynı kentsel dokuya ait kent imgelerinin, kullanılan yönteme bağlı olarak farklılık gösterdiği çalışmanın kabulleri arasında yer almıştır. Bu amaç doğrultusunda, yön sorgusu ve navigasyon kullanımı ile tamamlanan yön bulma deneyimleri, öncelikle deneyimin verimliliği; sonrasında ise imge oluşumu üzerinden karşılaştırılmıştır. Alan çalışması kapsamında değerlendirilmek üzere iki farklı kentsel doku –organik kentsel doku ve kurgulanmış kentsel doku- seçilmiş; katılımcılar, yön bulma görevini yaya navigasyon cihazı kullanarak ve geleneksel yöntemlerle (rota sorgusu, sokak isimleri, bilgilendirme levhaları, trafik ışıkları vb. uyaranların yardımı) tamamlayanlar olmak üzere ikiye ayrılmıştır. İlk adımda, navigasyon grubundaki denekler, sadece navigasyon cihazına güvenerek; geleneksel grupta ise denekler, rota sorgusu yaparak, her iki kentsel alanda araştırmacı tarafından belirlenen başlangıç noktasından bitiş noktasına ilerlemiştir. Sonraki adımlarda, deneklerden deneyimledikleri yön bulma görevine ait haritalar çizmeleri istenmiş; her iki gruptaki deneklerin, navigasyon yardımı olmadan, geri dönmeleri sağlanmış; son olarak öznel karşılıklı görüşme anketlerine başvurulmuştur. Çalışmanın sonuçlarına göre, hareket edilen kentsel dokunun önceden deneyimlenmediği durumlarda, hedef noktasına ilerlerken kullanılan yön bulma yönteminin, performans verimliliğine ve imge oluşumuna etkisi olmadığı ve navigasyon kullanımı ile imge oluşumu sürecinin olumsuz etkileneceği yönündeki kabulün yanlışlandığı ortaya çıkmıştır. Navigasyonlu deneyimlerde, cihaza güvenilmesi nedeniyle doğrudan hedefe ve rotaya odaklanılmasına gerek duyulmamış; sonraki deneyimlerde kullanılmak üzere çevresel imge oluşumu sağlamıştır. Hareket sırasında oluşan baskın imgenin işaret ögesi olduğu görülmüş; fakat navigasyon kullanımı ile tamamlanan deneyimlerde yol imgeleri artış göstermiştir.