Özet:
20. yüzyılın son çeyreğine kadar iktisadi kalkınmanın ölçütü olarak sadece iktisadi büyüme kavramı kullanılıyordu. Ancak, ülkelerin karşılaştırılmasında veya değerlendirilmesinde insani boyutun arka plana atılarak tek başına maddi göstergelerin dikkate alınması insani gelişmenin daha özenli tanımlanması ihtiyacını ortaya çıkardı. Bu bağlamda beşeri gelişmenin iktisadi kalkınma için temel bir unsur olduğu kabul edilmeye başlandı. Böylelikle, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının 1990 yılı itibariyle insanı, kalkınmanın merkezine alma girişimiyle İnsani Gelişme Endeksi (İGE) isimli yeni bir iktisadi kalkınma ölçütü literatüre girmiş oldu. Birleşmiş Milletlerin ortaya attığı bu endeks, insani gelişmenin ölçülmesinde en yaygın kullanılan ve referans alınan bir kalkınma ölçütüne dönüştü. Zaman içerisinde, İGE'nin insani gelişmeyi ölçmede yetersiz olduğu ileri sürülerek bu endeksin iyileştirilmesine yönelik çeşitli öneriler ortaya atılmaya başlandı. Buradan yola çıkarak bu tezde, BM'nin İGE'sine alternatif yaklaşımlarda bulunuldu. Bu kapsamda; Gelir bileşeninin logaritmik dönüşüme tabi tutulmadan hesaplanması, Gini katsayısının İGE hesaplamasında dikkate alınması ve İGE'nin üç bileşeninin birbiriyle çarpılıp küp köklerinin alınması yerine kareköklerinin aritmetik ortalamasının alınması gibi yaklaşımlar ileri sürüldü. Daha sonra, orijinal İGE ve yeni hesaplama yaklaşımlarının değerleri seçili yıllar için 95 ülke 2008 Krizi, gelir grubu, Gini katsayısı ve coğrafi kıtalar bazında; Türkiye'nin 76 ili ise yine seçili yıllar ve coğrafi bölgeye göre Beta ve Sigma yakınsama testine tabi tutuldu. Böyle yapılarak iktisat literatürünün genel olarak sadece kişi başına düşen gelire ilişkin yaptığı yakınsama yaklaşımı, insani gelişme bağlamında genişletilmiş oldu. Yakınsama sonuçlarına bakıldığında, hemen hemen tüm örneklerde yakınsama hızının düştüğü veya tezde ileri sürülen yeni hesaplama yaklaşımları kullanıldıkça yakınsamanın farklılaştığı sonucuna ulaşıldı. Bu sonucun, İGE'nin üç bileşeninden biri olan gelirin göz ardı edilmesinden ve ülkelerin/illerin gelir düzeylerindeki farklılaşmadan kaynaklandığı görüldü.